9 Ağustos 2014 Cumartesi

Rakibimizi tanıyalım : Athletic Bilbao





Bir futbol takımı düşünün ki sizi temsil etsin. Sadece Avrupa kupalarında milli marşı okutarak değil. Oyuncular,Kondisyonerler,Teknik ekip ve hatta başkan bile sizi temsil etsin.İşte bunun hikayesi "ATHLETİC CLUB BİLBAO".

Milyonlar harcayıp yabancı transfer yapmak sokakta top oynayan çocukların bir gün orada olmanın hayalini suya düşürmektir, bunun yerine o milyon doların yarısı hatta daha az ücret ile mahalle futbol okulu açarak çocukların kendini geliştirmesi belkide Athletic'de yer alabilmesi için olanak sağlanır. Bu döngü sürekli devam eder...

Athletic 4 ayaklı bir futbol okuludur aslında mahalle klübünde oynarsınız beğenilirseniz Lezema altyapısına giriş yaparsınız (C) Baskoniaklübüne yükseltilirsiniz oradan (B) Bilbao Athletic'e yükseltilirsiniz oradan sonra (A) Athletic Bilbao'ya yani Baskların Milli takımına yükseltilirsiniz. Bask oyuncu prensibi tamamen buna dayalıdır. Madem halkın takımıyız halk oynar ve halk yönetir. Düşünülen şey Bask Milliyetçiliği olsa da daha çok halkçı bazı konularda komünist olabiliyor.

İspanya dışında Fransa'da da Bask bölgesi vardır tabiki Athletic futbol okulları orada da faaliyet göstermektedir. Laporte oradan gelen bir Fransız vatandaşı Bask'tır. Klübde şuana kadar İspanya dışından 3 oyuncu oynamıştır; Bixente LizarazuFernando AmorebietaAymeric Laporte. Amorebieta Arjantinde doğan bir Basktır. Venezüella vatandaşıdır.

Klüp Formasını bayrağı kabul etmektedir ve 2008 yılına kadar reklam almamıştır 2008 yılında klübleri etkileyen ekonomik kriz sonucu bundan taviz vererek sadece Bask firmalarına reklam vermeyi kabul etmiştir. -"Petronor" Bask petrol firması-
2001-2008 arası takım kendi formasını kendisi üreterek bir ilki başarmıştır.Ancak 7 yıl sürdü.

Kısa Bilgiler

• San Mames yenilenmeden önce dünyanın en eski stadlarından biriydi 1913'de yapılan stad 100. Yıldönümünde 2013'de yenilenerek günümüz gereksinimlerine uygun hale getirildi. Bkz:"San Mames"

• Klübün Lakabı "Los Leones" yani Aslanlar.

• 1898'de kurulan klüp o günden bu yana La Liga'da mücadele etmektedir. Barcelona - Real Madrid'den sonra küme düşmeyen 3. klübtür.

• Klübün Kupa müzesi dolu gibi gözüküyor:

"8 La Liga - 24 Copa Del Rey - 1 İspanya Süper Kupası"

Ayrıca ;

"7 La Liga ikinciliği - 13 Copa Del Rey Finalisti - 2 Süper Kupa Finalisti - 2 Uefa Kupası Finalisti "



Bu yazı için Athletic Bilbao Türkiye sayfasına teşekkür ederiz.

Twitter: @AthleticClub_TR

6 Temmuz 2014 Pazar

''Ikiz kardeş''



16 Mart 1982'de San Paolo'da Napoli son maçı Genoa ile yapar. Genoa, Milan ile beraber kümede kalma mücadelesi vermektedir. Napoli ise çoktan Uefa'yı garantilemiştir. Genoa bir puan alırsa Milan'a bakmaksızın kümede kalacak, ancak yenilir ve Milan yenerse küme düşecektir.

Golü bulur Genoa, aynı anda Cesena'da Milan'ı 2-0 yenmektedir. Fakat ilk yarı sonunda Milan 3, Napoli 2 Gol bulur. Napoli taraftarı ikinci yarı Genoa lehinde tezahürat yapmaya başlar. O kadar etkili olurlar ki oyuncular etkilenir ve atağa çıkmak yerine paslaşırlar.Son dakıka Kornerden golü bulan Genoa durumu 2-2 yapar ve maç böyle biter. 


Genoa kümede kalırken Milan Serie B'nin yolunu tutar. O gün bu gündür de Genoa tarafları Napoli taraftarını kardeşi gibi görür. Aradan 32 yıl geçse de hala biribirlerini ' ikiz kardeş' olarak görürler. 

Genoa taraftarlarının Sampodorıa'dan sonra en nefret ettıklerı ve düşman Gorduklerı trıbun Mılan'dır.Sebebı ıse 1995 yılında Genoa taraftarı Vıncenzo SpaGnolo'nun 1 Mılan'lı ultra taraftarından oldurulmesıdır.

27 Haziran 2014 Cuma

E-BILET'E HAYIR !



TRİBÜNÜME DOKUNMA !

Önce 6222 ile başladı, sonra e-bilet ile devam etti, şimdi de tribünler tek sesli hale getirilmeye çalışılıyor.Davullar ve pankartlardaki yasaklamalar geri döndü, tribünlerin protestoları suç haline getirilmeye çalışılıyor.Yakında , korkarız ki taraftarların ellerine bağırılacak tezahuratlar da A4 kağıtlarla verilecek, bildiriler dikte ile yazdırılmaya çalışılacak. Ne yazık ki tribünler buna sessiz kalmakta ve en büyük taraftar oluşumları denilen oluşumlar kanun düzenleyici devlet büyüklerinin yanında boy boy resimler veriyorlar sıkılmadan ve bu uygulamaları destekleyen açıklamalar yapıyorlar.

İnsanları fişleyen e-bilet uygulamasını istemiyoruz.

Tribünler olmadan futbol olmaz, davul, pankart olmadan tribün olmaz.


SUSMA HAYKIR,E-BILETE HAYIR !

26 Haziran 2014 Perşembe

Italya'da Eğıtım



Üniversite

İtalya’da üniversite eğitimi 3 yıl sürmektedir. Türkiye’de eğitim alan öğrenciler, İtalya’da üniversite eğitimi alabilmeleri için En az 12 yıllık eğitim yani 8 yıllık mecburi eğitim ile 4 yıllık Lise eğitimi almış olmaları gerekmektedir.
Eğitim sırasında okunan hazırlık sınıfları (lise hazırlık, üniversite hazırlık) istenen 12 yıllık eğitimin kapsamında sayılmamaktadır.
Buna alternatif olarak, üç yıllık lisede okuyup, toplam 11 yıllık eğitim almış olanların İtalyan üniversitelerine kaydolabilmeleri için Türkiye’deki bir üniversitenin ilk senesini başarıyla okumuş olması gerekmektedir. okudukları bölümden farklı bölümlere        
 Bu durumda olan öğrencilerin İtalyan üniversitelerine kaydı Türkiye’de yapılabilecektir .

Başvuru

İtalyan üniversiteleri ön kayıt ile öğrenci almaktadır. Ön kayıt tarihi her yıl Mayıs ayının ilk haftası ile Haziran ayının ilk haftası arasıdır. Ön kayıt için diploma denkliği şarttır. 

Diplomalar, İtalyan Başkonsolosluğu tarafından onaylanılır. Yukarda belirtilen eğitim koşullarına sahip olan öğrenciler istenilen diğer belgelerle birlikte İtalyan Başkonsolosluğuna müracaat ederler. Bu başvuru Nisan ayına kadar yapılmalıdır. 

Şayet öğrenci halen lisenin dördüncü senesinde okuyorsa, diplomanın okul tarafından verileceği zaman Başkonsolosluğa teslim edilmesi şartıyla okul Müdürünün imzasını taşıyan bir devamlılık belgesi ibraz etmelidir; söz konusu belgede öğrencinin halen dördüncü sınıfa devam ettiği ve hazırlık sınıfları hariç, okulda dört senelik bir lise eğitiminin verildiği belirtilmelidir. İtalyada lisans programına kayıt edilmeniz için yoplam 12 yıllık eğitimitamamlamak gerekmektedir.ülkemizde 11 senelik eğtimi tamamlayanlar ise burda 1 sene açıköğretim veya uzaktan eğitim ile o 1 senelik açığı kapatma sansları mevcuttur alttan hiç bir ders kalmamak sartı ile.

Bir diğer ön kayıt için gereken şart ise Üniversite seviyesindeki eğitimin takibi için yeterli İtalyanca bilgisidir.ingilizce okuyacak olanların ise toefl sahibi olması gerekmektedir.
Öğrencilerin İtalyanca bilgileri, telefonla randevu almak suretiyle İtalyan Kültür Merkezinde Mayıs ayının ikinci haftasında yapılacak mülakatla ölçülecektir. Dil mülakatını başarıyla geçenlere söz konusu mülakatın sonucunun belirtildiği bir belge verilecektir.


AKADEMİK TAKVİM
İtalya'da akademik yıl iki dönemden oluşmaktadır.Birinci dönem Eylül veya Ekim'de başlayıp Ocak veya Şubat'ta  biterken ikinci dönem Şubat'ta başlar ve Temmuzda sona erer.Kesin başlangıç ve bitiş tarihleri Üniversiteden Üniversiteye farklılık gösterir fakat her dönem yaklaşık 20 haftadan oluşmaktadır.Bu 20 haftalık sürenin 14 haftası öğretime , 6 haftası ise sınavlara ayrılmıştır.

DEĞERLENDİRME



Sınavlar öğretim döneminin hemen sonrasında yapılmaktadır ve temelde sözlü sınavlara dayalıdır.Yinede bazı derslerde sözlü sıvaın öncesinde , tüm döneme yayılmış yazılı sınavlar yapılmaktadır.Her bir sınav için belirli tarih şeçenekleri sunulacak ve öğrenci sınava hangi tarihte sınava gireceğini seçebilecektir.Aynı zamanda öğrencilerin sınav sonucundan memnun kalmaması halinde , alınan notu geçersiz kılarak sınava yeniden girme hakkı vardır.

İtalya’da yüksek öğretim üniversiteler, teknik üniversiteler, enstitüler ve daha çok sanat alanlarında eğitim veren mesleki eğitim kurumları tarafından verilmektedir. Yüksek öğretim kurumlarının büyük bir kısmı devlet kurumları olup sınırlı sayıdaki özel eğitim kurumları MURST (Teknolojik ve bilimsel araştırma kurumları ve üniversitelerin bağlı olduğu bakanlık)’ dan eğitim izni alarak faaliyette bulunabilmektedirler. 2000-2001 yılında toplam 51 genel devlet üniversitesi, 3 teknik üniversite, 11 özel yasa ile kurulmuş üniversite, 4 devlet enstitüsü, 11 özel yasa ile kurulmuş enstitü, 2 uluslararası üniversite (yabancılar için), özel yasa ile kurulmuş 2 yüksek okul bulunmaktadır. İtalya’da üniversiteler doğrudan MURST’a bağlıdır ve bu bakanlık üniversitelerdeki eğitiminden sorumludur. Üniversite müfredatı CUN (Ulusal Üniversite Konseyi) ve CNSU (Ulusal Üniversite Öğrencileri Birliği) ve CRUI (Italyan Üniversite Rektörleri Konferansı)’larının önerileri ile oluşturulur.

DİĞER YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMLARI
Lisans derecesi vermeyen yüksek öğretim kurumları: Güzel Sanatlar Akademileri, Uygulamalı Sanatlar Yüksek Enstitüleri, Ulusal Akademiler, Restorasyon ve Koruma Yüksek Enstitüsü/Okulları, Müzik Konservatuarları, Tercüme Yüksek Okulları, Psikoterapi Yüksek Okul/Enstitüleri, Askeri Akademiler gibi okullarda verilmektedir. Güzel Sanatlar Akademileri’nde resim, heykel, süsleme ve sinografi alanlarında 4 yıllık eğitim verilmektedir. Eğitim sonrası ‘Diploma di Licenza (Lisans Diploması) verilmektedir. Öğrenciler 4 yıllık eğitimin sonunda lisans diploması alabilmek için öğrenim gördükleri alanda bitirme sınavına girmek ve sanat tarihi alanında seçeceklei bir konuda yazılı bir tez hazırlamak zorundadırlar. 4 yıllık eğitimin sonunda diploma dereceleri veren Yüksek Enstitüler’de şu sanat endüstrisi alanlarında da eğitimler verilmektedir: Grafik Tasarımı, Endüstriyel Tasarım, Seramik Tasarımı ve Teknolojileri.

Üniversite EĞİTİMİ KADEMELERİ
Birinci Kademe Üniversite Eğitimi:
DU (Corsi di Diploma Universitario) olarak adlandırılan eğitim Scuole Dirette a Fini Speciali (SDFAFS) tarafından belli alanlarda verilmektedir. DU eğitimleri temel bilgilerle beraber 3 yılda tamamlanmaktadır. DU eğitimimlerinde zorunlu derslerle beraber pek çok da seçmeli dersler alınabilmektedir. Eğitimlerde genellikle bir uygulamalı dersler bulunmaktadır. SDFAFS eğitimlerinin temel amacı öğrencileri belirli mesleki alanlara hazırlamaktır. Eğitim konuları olarak : Sağlıl, Tarım, Teknoloji ve Ekonomi en önemli konulardır. Bu alanlarda eğitimde staj (uygulamalı eğitim) zorunludur. 1992 yılından sonra çoğu SDAFS eğitimleri DU eğitimlerine dönüştürülmüştür.

İkinci Kademe Üniversite Eğitimi:
İkinci düzey eğitimler CL (Curso di Laurea) olarak adlandırılmakta olup eğitim süresi konulara göre 4-5 yıl sürmektedir. Tıp ve cerrahi konuları ise 6 yıl sürmektedir. CL müfredat olarak iki bölüme ayrılmaktadır; ilk 2 yıllık dönem temel bilgilerin verildiği hazırlık yılı son 3 yıl ise daha çok uzmanlık konuları ile ilgilidir.

Üçüncü Kademe Üniversite Eğitimi:
Post – Lauream olarak adlandırılan ve Scuole di Specializzazione (uzmanlık okulları) tarafından sunulan programlar şunlardır: DR (Corsi di Ricerca –doktora araştırma programı) ve Corsi Perfezionamento. Eğitim süresi devam edilen programa bağlı olarak 2-5 yıldır. Uygulamalı eğitim ve araştırma konuları programın içerisinde genellikle yer almaktadır. Bu eğitim kademesinde programa öğrenci kabulü sınırlıdır. DR Proğramına kabul edilecek öğrenciler seçici sınavlara katılmak zorundadırlar. DR programlarının süresi minimum 3 veya 4 yıl sürmektedir. Programı başarı ile bitirenlere ‘Diploma di Specialista’ belgesi verilmektedir. Eğitim programlarından bazıları: Tarım, Mimarlık, Ekonomi, Eczacılık, Hukuk, Mühendislik, Sosyal Bilimler, Modern Diller, Eğitim, Tıbbi Biyoloji, Veterinerlik, Fen Bilimleri, Fizik, Matematik ve Siyasal Bilimler. CP (Corsi di Perfezionamento) üniversite eğitiminde ayrı bir daldır. Lisansüstü (Post-Lauream) kademesine girse de bazen kabul koşulları olarak lisans (Laurea) düzeyi kabul koşulları ile öğrenci alabilmektedir. Bu program türünde aynı zamanda mesleki yeniden eğitim ve sürekli eğitim olanakları da sunmaktadır. Eğitim süresi 1 yılı aşmamaktadır.
DİĞER EĞİTİM TÜRLERİ
Uzaktan Öğretim: Consorzio Nettuno İtalya’da üniversite-iş yaşamı temelli olan ve uzaktan eğitim olnağı sunan bir kurum olup pek çok üniversite ve kamu işletmesi bu konsorsiyumu oluşturmaktadır. Eğitim sonrası öğrencilere ‘Üniversite Diploması’ verilir. Sürekli Yüksek Öğretim: Üniversitelerin hemen hepsinin ‘Corsi di Perfezionamento’ olarak adlandırılan kısa süreli ileri düzey programları bulunmaktadır. Programlara katılabilmek için zorunlu mezuniyet şartı aranmamaktadır. Program sonrasında ‘Katılım Belgesi’ verilir.

ULUSLARARSI ÖĞRENCİLER İÇİN YÜKSEK ÖĞRETİME KABUL KOŞULLARI
Uluslararası öğrenci tanımı: İtalya’da bir yüksek okul veya üniversiteye kayıtlı olan geçici ikamet amaçlı kişilerdir.

Başvuru Şartları:
Uluslararası öğrenciler kendi ülkelerinde üniversite okuma hakkı kazanmış olmalı ve en az uluslararası eğitim derecesine denk gelen 12 yıllık bir ilk ve orta öğretim düzeyini tamamlamış olmaları gerekmektedir. Bununla beraber İtalyanca dil düzeylerinin üniversite eğitimini takip edecek düzeyde olduğunu kanıtlamaları da gerekmektedir. İtalyanca düzey belirleme sınavları her yıl Eylül başında İtalyan üniversiteleri tarafından ayrı ayrı yapılmaktadır. Üniversiteler öğrencinin geçerli bir vize, oturum izni ve öğrencinin gelir beyanını da ön kabul şartı olarak istemektedir.

BURSLAR

İtalyan devlet Üniversitelerinde okuyan öğrenciler gerek devlet gerekse özel kuruluşlar tarafından desteklenmekte ve çeşitli kolaylıklar sağlanmaktadır. Bunların türlü çeşitleri mevcuttur.

Borse di Studio diye tabir edilen ve öğrenciler için çok değerli bir burs çeşididir. Sebebine gelince ise bu bursu alabilen öğrenciler İtalyanların tabiriyle GRATIS (ücretsiz) yaşarlar. Çünkü bu burs öğrencilerin kira, yemek ve tüm olmasa da okul taksitini de kapsamaktadır. Bunu alabilen öğrenciler eğitim hayatında büyük kolaylık sağlarlar.

Bu bursu nasıl alabilirim? Diye bir soru geliyorsa aklınıza, işte size cevabı…
Her sene eylül ayı içerisinde başvurular başlar ve 10 günlük bir süre içerisinde başvurular sona erer. İçlerinde çeşitli şartlar aranarak bir elemeye tabi tutulur şartlarınız uygunsa içlerinde birisi siz de olabilirsiniz. Takip eden ay içinde almaya hak kazanan öğrencilerin isimleri açıklanır.

Değişik burslar da mevcut… Banka ve üniversitenin anlaşması sonucu geri ödemeli olan burslar bunlardan bir tanesidir. Bir diğeri imkan olarak belediye ve çeşitli yardım kuruluşlarının da vermiş olduğu burslar da mevcuttur.

İtalyan Dışişleri Bakanlığı tarafından her sene yabancı öğrenciler için vermiş olduğu başka burs da söz konusudur bu bursa kayıt yapan öğrenciler arasında yine bir eleme sonucu almaya hak kazanan öğrenciler İnternet sitesinden duyurularak öğrencilerin emrine sunulmuştur. Her sene nisan veya mayıs ayları içinde İnternet adresinden burs kayıtları başlandığını bildirilmektedir.

Biliyorsunuz ki arkadaşlar günümüz şartlarında burslar az olmakla beraber almak isteyen çok insan mevcuttur. Mümkün mertebe doğru bilgiler sunarak başvurunuzu yapmaya çalışalım, yapılan araştırmalar istemediğimiz sonuçlar doğurabilmektedir…

NAPOLI'DEKI UNIVERSITE WEB ADRESLERI 

http://www.accademiamoda.it/  Accademia della Moda
http://www.unina.it/index.jsp  Università degli Studi di Napoli "Federico II"
http://www.unior.it/                Unıversità degli Studi di Napoli "L'Orientale"

7 Şubat 2014 Cuma

NAPOLİ FANS TURKEY

2013 Nisan ayından beri Twitter/Facebook/Blogspot/Ask.fm adreslerinden sizlere hizmet vermekteyiz.Hiçbir şekilde kâr amacı gütmeden sadece içimizdeki Napoli sevdası ve Napoli tutkusu ile sizlere yayın yapmaktayız.Taraftarların olmazsa olmazıdır atkılar,polarlar,bereler,meşaleler.Bizler de sizlere daha iyi hizmet sunabilmek için ve Napoli birliğini daha güzel bir arada tutabilmemiz için atkı bastırmayı düşündük ve yaptık.Kârımız olmadan satılan bu atkıların amacı sadece ve sadece sizleri biraz daha Napoli'ye yaklaştırmak ve tüm dünyaya tribün,taraftarlık dersi veren Napoli taraftarının bir parçası yapmaktır.Yanımızda olduğunuz için hepinize içtenlikle teşekkür eder bundan sonraki etkinliklerimizde/planlarımızda yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederiz.Sevgilerle.FORZA NAPOLİ SEMPRE

S.S.C.Napoli Türkiye Ekibi

21 Kasım 2013 Perşembe

Napolı " o' vascio "

Napoli'de üniversite ögretimi gören bir arkadaşımızın Napoli kenti ile ilgili yazısını paylaşıyoruz.

Napoli macerasının ilk günlerini geçiren bir insanın, şüphesiz daha önce de değindiğim trafik, hasarlı arabalar vs dışında bir şey daha dikkatini çeker. Napoli'nin dar sokaklarında açık bir kapının önüne atılmış sandalyede oturup muhabbet eden insanlar ve sokaklarda oynayan çocuklar. İşin ilginç kısmı hani der gibi oldunuz biliyorum ama işin ilginci o kapıların neredeyse 7/24 açık olması.Çünkü bu evlerde dışarıya açılan kapı dışında evin ışık görebileceği ve havalandırılabileceği herhangi bir yer mevcut değil. İşte Napolitanlar buna " o' vascio" (o' vaşııo) diyorlar. İtalyanca da ise karşılığı "il basso" diye geçer ama tabi İtalyanlar il basso kelimesini bir müzik aleti olan bas için kullandıklarından kelimenin tam anlamını vermez. Türkçe tam karşılığı "alt, aşağı" dır ama tabi kullanıldığı haliyle alt kat daire gibi bir şey diyebiliriz.

"Vascio" lar Napoli'nin farklı bir şehir olmasını sağlayan başlıca etmenlerdendir. Çünkü sürekli olarak sokaklarda yaşayan insanlar birbirlerine o denli bağlıdırlar ki artık tüm mahalle bir aile gibidir. Sokaklarda bağıran insanlar ve Napolitan samimiyeti aslında bu dört duvar arasından sıkışıp kalan duygulardan kaynaklıdır. Buralarda yaşayan insanlar asıl Napolitandır da diyebiliriz bu nedenle. Şimdi efendim bu "vascio" larda oturan insanlar durumu gerçekten kötü olan insanlardır. Zaten düşünün dış kapısı haricinde hiç bir penceresi havalandırması olmayan bir evde nasıl bir insanın oturması beklenir ki? Hemen hemen hiç İtalyanca konuşmazlar her zaman bağırarak napolitanca konuşurlar. Anında tatlıya bağlanan izlemesi oldukça eğlenceli kavgalarıyla da meşhurdur bu "vascio" larla dolu dar sokaklar. Bizim kaba tabirle " mahalle karısı " diye nitelendirdiğimiz, Napolitanların da yine " vascio " dan türettikleri "vasciaola" kelimesiyle adlandırdıkları ablalar mükemmel bir zekanın ürünü fakat ağır derecede cinsel içerikli olduğundan yazmak istemediğim hakaretlerle bir anda saç baş kavgaya girişse de çok sürmeden aynı " vasciaola " ları, sokağı ortalayacak şekilde sokağın bir ucundan öbür ucuna uzanan çamaşır iplerine birlikte güle oynaya çamaşır astıklarını görmek gayet normaldir burada.

Yine küçük çocuklar bu "sistem" in vazgeçilmezi olarak ön plana çıkıyor. Zaten Napoli'de "scugnizzo" lar her zaman, her konuda ufaktan da olsa kendini gösteriyorlar. Genelde sokağı oyunlarının merkezi olarak kullanarak, sokakta şuursuzca top oynayarak, scooter dediğimiz ufak motorsikletlere veya ehliyet gerektirmeyen "la macchina cinquanta" kullanarak dar sokaklarda insanlara dehşet saçarak, bazen de kendinden yaşça hayli büyük birini, birlik olarak gasp ederek...


Vascio'lar büyk oranda şehir merkezlerinde bulunur. Hemen Napoli'nin en işlek cadde ve meydanlarının bir arka sokağı vascio'larla çevrilmiş dar sokaklarla doludur. Bunlardan hiç şüpesiz en ünlüleri Via Toledo ( ya da Napolitanların dediği şekilde Via Roma ) arkasındaki ' Quartieri Spagnoli' ( İspanyol mahallesi ) , bir diğeri ise Corso Umberto'ya paralel olarak uzanan, Piazza Garibaldi'ye kadar devam eden hırsızlık ve gasp gibi olaylarıyla meşhur, Forcella gibi mafya babası mekanı olan bir sokağı da bünyesinde barındıran Via dei Tribunali.

Bizim Napoli'de kaldığımız yurt yine Quartieri Spagnoli'nin de bir kısmını oluşturan Quartieri Montecalvario da "Vico Paradiso" yani "Cennet mahallesi" diye çevirebileceğimiz bir yerdeydi. Yurda gidebilmek için bol bol dar sokak gezer, vascio'lar arasında maceradan maceraya koşardık. Genelde yurda geç saatte geçerdim. 3 defa açık kapıdan çaktırmadan emekler vaziyette kaçarak sokakta tek başına duran bebeği evine teslim etmişliğim vardır. Düşünün saat geceyarısı denebilecek bir saatten bahsediyorum. İlginçliklerle dolu bir yerdir kesinlikle. Ayrıca ne zaman bunalsam Montesanto yanındaki sıra halinde dizili epey bir uzun sokağa gider insanların mutluluklarını görünce ben de mutlu olurdum. Ey gidi ey, yine Napoli özlemim hat safhaya ulaştı en iyisi burada bu konuyu kapatmak. :) 


13 Kasım 2013 Çarşamba

Bir şehirden fazlası...NAPOLI

İtalya’nın kuzeyi ile güneyi arasındaki farklar bizim ülkemizdeki batı ile doğu arasındaki farklar gibidir. İtalya’nın kuzeyi zengin, güneyi fakirdir. Kuzeydekiler ödedikleri vergilerin güneyye gitmesinden rahatsız olur. Mafya, uyuşturucu, yasadışı olaylar genellikle güney kökenlidir. Sanayi, gelişmişlik, moda, sanat ise hep kuzeyden gelir.

İşte Napoli birçok İtalyan için sınırdır. Güney ile kuzeyi ayıran. Napoli’den aşağısı fakir bölge varsayılır. Hatta snob italyanlara göre Napoli de güneyin bir parçasıdır. Yıllar öncesinde bir İtalyan arkadaşım Napoli’yle İstanbul’un çok benzer olduğunu söylemişti. Apartmanların pencerelerine gerili iplerde asılı rengarenk çamaşırlar, sokaklarda görülebilen çöpler ve kozmopolit yapısıyla İstanbul ve Napoli. 
Napoli, ayrıca pizzanın anavatanı olarak biliniyor. Domatesli hamura peynir katılarak yapılan ilk pizzanın burdan çıktığı söyleniyor.
Napoli’nin “eski şehir” bölgesi UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Bu bölgede dar sokaklar, el işi ustalarının dükkanları, balıkçılar bulunuyor. Şehrin en önemli mimarı yapılarından biri San Gennaro Katedrali.
İtalya’nın üçüncü büyük şehri olan Napoli’de ünlü yanardağ Vesuvio bulunuyor. Türkçede Vezüv yanardağı olarak bilinen dağın eteklerinde antik şehir Pompei bulunuyor.
Napoli’nin tam karşısında ise Capri adası bulunuyor. Ünlü insanların tercih ettiği, şarilerin hakkında şiirler yazdığı Capri Adası dünyanın en güzel adalarından biri olarak kabul ediliyor.
Capri’ye ülkemizden gitmek için önce Roma’ya uçmak gerekiyor. Sanıyorum direk Napoli’ye uçuş yok. Karayoluyla Roma- Napoli arası 2 saat sürüyor. Napoli kıyısından Capri ise yaklaşık 40 dakika sürüyor.
Capri’nin ilk hayranı onu M.Ö. 29 yılında ziyaret eden Roma imparatoru Augusto Cesare. Bu adadan o kadar etkilenmiş ki ada karşılığında Napoli şehri ve Ischia Adası’nın takas etmiş. Ernest Heingway ve Pablo Neruda gibi ünlü yazarlar da bir dönem bu adada yaşamış. Capri Adası’nın görülmesi gereken en önemli yerleri Faraglioni Kayalıkları, mavi mağara Grotta Azzurra ve Piazza Umberto meydanı.
Napoli halkının çok önemli bir özelligi mevcut;Dünya'nın neresinde olursa olsunlar ,kendilerine nerelisin diye soruldugunda İtalyan degil,Napoliliyiz diyorlar.Buda 800 yıl süren krallığının izlerinin hala sürdügünü göstermekte.


13 Ekim 2013 Pazar

Dünya’da Ultra hareketi



[Öteki Futbol] Dünya’da Ultra hareketi: “Katı olan her şey buharlaşıyor”Futbolun bildik güzelliklerini, sorunlarını her gün her yerde konuşuyoruz. Oysa bir de, hadi bilmediğimiz demeyelim ama, bir şekilde gözden ırak tuttuğumuz yanları var. Goal.com'un yeni yazı dizisi "Öteki Futbol", futbolda alternatif hareketlerin nabzını tutuyor. Onur Yazıcıoğlu'nun kaleminden takip edeceğiniz "Öteki Futbol"un ilk konusu, Ultra hareketi.Özelikle kapitalizmin futbola fazlaca egemen olduğu ülkelerde “Ultra” adı verilen tribün grupları seslerini fazlaca yükseltiyor. Fakat bu demek değil ki; Ultralar sadece beş-altı köklü futbol liginde yer alıyor. Artık neredeyse futbolun kalp atışlarının duyulduğu her noktada, Ultralara ya da farkında olmasalar da Ultralar gibi davranan tribün gruplarına rastlamak mümkün.

Biz yine de hikâyeye meselenin kaynağından, yani İtalya’dan başlayalım. Emperyalizmin dünyadaki egemenliğinin artmasında futbol da din gibi kitlelerin bir arada durmasını sağlayan yapı taşlarından biri olarak kabul edildi. Liman işçilerinin bolca bulunduğu Güney Amerika’nın liman kentleri, İngiltere’nin yoksul ve çalışan kesimleri, İspanya gibi uzun yıllar diktatörlükle yönetilmiş ülkeler ve kuşkusuz İtalya, futbolun yoksul kitleler tarafından hemen benimsendiği başlıca coğrafyalar olarak bilinegelir.

Fakat kapitalizm durduğu yerde duran bir sistem ya da örgütlenme biçimi değil. Pazar alanını genişletemediği, daha fazla kaynağı tüketim ağına sokamadığı sürece kendi retoriği içinde hatalar veren ve bu hatalar üzerine kendi varlığını yeniden üretebilen bir sistem kapitalizm. Futbol dünya üzerinde kökleştikçe ve işçi sınıfının ilgisi bu alanda yoğunlaştıkça, egemenler hem siyasi hem de ekonomik yapı içinde futbolun daha işlevsel bir yeri olduğunu fark etti.

Artık maçların müşterileri bazen 10 binlerle, zaman zamansa 100 binlerle ifade edilir oldu. İşte kitle bu derece artıp kemikleşince, fırsat kaçmadı. Maç bilet fiyatları yükseldi. Kale arkası tribünler yoksulların, işçilerin, işsizlerin, gettoların, varoşların toplanma alanları hâline geldi. 60’ların sonu 70’lerin başı İtalyan taraftar kültürü açısından yeni bir sayfanın açılması anlamına geliyordu. Kale arkası tribünlerinde politik pankartlar görülüyor, üzerlerinde parkalar, kamuflajlar olan, ayaklarına gerilla postalı giymiş taraftarlar kale arkası tribünlerindeki yerlerini almaya başlıyordu. Ultralar artık endüstriyel futbolun karşısında bir bayrak olacaktı. “Ultra” sıfatıyla tribünlerde yer alan taraftarlar, yaptıkları gösteri ve tezahüratlarla maç boyunca kendilerini hissettirmeye başladılar. Sürekli şarkılar söylenmeye, bayraklar sallanmaya başladı. Deplasmanlara gidildi, her tribün kendi kahramanlık hikayelerini ve kahramanlarını üretmeye başladı. Artık taraftarlar için “12. Adam” ifadesi kullanılmaya başlandı. Özellikle Genoa’nın kuzey kale arkası (North Terrace) ve Fiorentina’nın Fiesole Curva’sı ilk ortaya çıkan Ultra tribünleri oldu.

Ömrü en uzun Ultra grubu, Milan’ın efsanevi Fossa dei Leoni(FDL) grubu olarak kabul edilir. 1968 yılında kurulan, kareografilerinin namı dünyanın dört bir yanına yayılmış olan FDL, 1 Kasım 2005 yılındaki pankart faciasıyla kendini fesh etti. Mesele şuydu; PSV ile oynanacak deplasman maçından önce Juventus’un Viking Juve adlı tribün grubu, FDL’nin pankartını çalmış ve çaldıkları pankartla fotoğraflar çektirmişlerdi. Pankart tribünün namusudur raconu gereği FDL tribünden çekilme kararı aldı.

Kendisi için “Ultras” sıfatını kullanan ilk tribün grubu ise Sampdoria’nın radikal taraftar topluluğu Ultras Tito Cucchiaroni oldu. Tito Cucchiaroni, 1958-1963 yılları arasında Sampdoria’da oynamış ve tribünlerin sevgilisi olmuş Arjantinli futbolcuydu. 44 yaşında trafik kazasında hayatını kaybettiyse de ismi bu tribün grubuyla ölümsüzleşti.

70’li yıllarda yüzlerce irili ufaklı Ultra grubu İtalyan tribünlerinde yer aldı. Kimi uzun ömürlü oldu, kimiyse kısa sürede tribünlerden silindi. Bu tribün grupları genellikle kentlerin yoksul semtlerinde bir araya gelen taraftarlarca kuruldu. Örneğin Sampdoria’nın Ultras Tito Cucchiaroni grubu, Genoa’nın Sestri Ponente semtinde filizlendi. Mahalle barları, okullar, kent pasajları gibi alanlar bu toplulukların buluşma merkezleri hâline geldi. Çoğu grup sadece futbol için buluşmuyordu. Futbolu bir aracı olarak gören Ultra grupları, benzer politik görüşlerde insanların bir araya gelip eylemlilik oluşturdukları aktivist topluluklardı aslında.


Ultra gruplarını tribünde seçmek o kadar kolay olmaya başlamıştı ki. Tribünleri kaplayan dev pankartlar, vahşi hayvan figürleriyle süslendi. Çoğu grup pankartlarında aslan, kaplan, kartal gibi hayvanlara takım formaları giydirdi. Herkes cebindeki üç kuruş parayı bir araya toplayıp, deplasman otobüsleri ayarlıyor, boya ve bezlerden pankartlar hazırlıyor ve yine para kaldıysa davullar, trompetler satın alınıyordu. Artık bu tribün grupları küçük çaplı orduları andırmaya başlamış ve maç öncelerinde, sonralarında sokak kavgaları baş göstermişti. Özellikle politik duruşlardaki farklılaşmalar bu kavgaların temel noktalarını oluşturuyordu.

1974 yılında oynanan Roma-Lazio maçında çıkan kavga İtalyan futbolu açısından hâlâ unutulmaz bir mihenk taşıdır. Sağcı Lazio taraftarlarıyla, solcu Roma taraftarlarının tribünde başlayan kavgaları, polisin gözyaşartıcı bomba müdahalesiyle sonlanmıştı. Benzer olaylar Sampdoria-Torino maçında da aynı yaşandı.

Artık faşist tribün gruplarıyla, solcu tribün gruplarının safları ve vahşi rekabet alanları gözle görülür şekilde belirginleşiyordu. Livorno-Pisa, Brescia-Bergamo, Palermo-Catania rekabetleri bu tür rekabetlerin belirdiği alanlardı. Ancak en çok mevzu çıkan maçlar solcu Vicenza taraftarlarıyla, faşist Veronalılar arasında çıktı.

Yıllar geçtikçe ok yaydan çıktı. İtalya’nın dört bir yanında futbol kavgaları çıkmaya başladı. Ultralar artık kendi aralarında ikiye bölünmüştü. Tek ortak nokta yoksul insanların bir araya gelmesiydi. Artık solcu Ultralarla, faşist Ultralar vardı. Meydan kavgalarında taraftarlar yaralanıyor ve hatta ölüyordu. Demir sopalar, taşlar, meşaleler, sokaklara kurulan barikatlar, yanan lastikler etrafında kar maskeli taraftarlar… Ölen tribün çocuklarının isimleri tribün kahramanlıklarına dönüşüyor, cesaret efsaneleri alıp yürüyordu.

Ultralar’ın ortak yönleri artık sınıf bilinci değildi. 90 dakika destek, abartılı tribün gösterileri ve kavgadan kaçmamak. Sol görüşlü gruplarsa artık Avrupa’nın dört bir yanındaydı. Birbirini kardeş ilan eden gruplar için artık tuttukları takımdan önemli olan tuttukları saftı. Irkçılığa, faşizme, endüstriyel futbola karşı duruşlarını muhafaza edenler artık enternasyonal bir bağ içine girmeye başladı.

Avrupa’daki solcu takımlar arasındaki bağ arttı. Öne çıkan sol muhalif takımlara dünyanın diğer bölgelerinden de katılımlar oldu. İşte bu bağ içinde öne çıkan kulüpler:
Avrupalılar
Livorno (İtalya)
Inter (İtalya)
Celtic (İskoçya)
St. Pauli (Almanya)
Eintracht Frankfurt (Almanya)
Freiburg (Almanya)
AEK (Yunanistan)
Iraklis (Yunanistan)
Panathinaikos (Yunanistan)
Hapoel Tel Aviv (İsrail)
Marsilya (Fransa)
FC United of Manchester (Manchester United değil, İngiltere)
Partizan (Sırbistan)
Barcelona (İspanya)
Standard Liege (Belçika)

Avrupa dışı

Argentinos Juniors (Arjantin)
Chacarita Juniors (Arjantin)
Atletico Colegiales (Arjantin)
Atlas (Meksika)

Doğu Bloğu’ndan sonra

Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra Avrupa’daki Ultralara eklemlenmeler oldu. Eskiden sadece devlet eliyle yönetilen kulüpler de artık küresel kapitalizmle baş başa kaldı. Komünizm döneminde devletin müsaade ettiği kadar taraftar olabilen kitleler artık kendilerini göstermeye başlamıştı. 1989 yılında Romanya’da Ultra hareketi başladı. Bükreş takımlarının tribünleri artık renklenmeye başlamıştı. Kendine ilk “Ultra” diyen grupsa Steaua Bükreş’in 1995 yılında kurulan Armata Ultra grubu oldu. Bu grup hâlen varlığını güçlü bir şekilde hissettiriyor. Ghencea Stadı’nın kuzey tribünü onların elinde. Titan Boys, Desant, TK ve Nucleo gibi alt gruplardan oluşan bir birleşim artık Armata. Steaua’nın ezeli rakibi Dinamo Bükreş tribünlerinde de 1996 yılında hemen bir Ultra grubu kuruldu: Nuova Guardia.

Bitmek bilmeyen Ultra grupları

90’lı yıllarda “Ultra” olmak artık modaydı. Tribünde çokça bayrak sallayıp, desibel yarışına giren herkes Ultra olmanın tadına varmış sayıyordu kendini. 2000’li yıllara gelindiğinde yönetimlerle el sıkışıp, Ultra ürünlerini kulüp yönetimlerince ortak satışa çıkaranlar mı ararsınız, yine yönetimlerle el sıkışıp başkan şakşakçılığı yapan Ultra ruhlu gruplar mı ararsınız, ne isterseniz var. Üstadın da söylediği gibi: “Katı olan her şey buharlaşıyor.''